TÜT

Yayınlayan: admin
1 Yorum 880 Okunma

Askerden geldikten sonra babasının işlettiği bakkal dükkanında çalışmaya devam etti. Bir matematik dehası değildi ama çok şükür dört işlemi fena da değildi. Sempatik bir çocuktu ve konuşma tarzı daha da sevimli yapıyordu onu. Babasından devraldığı bakkalı günün koşullarına göre çekip çevirmeyi başarsa da saçları dökülüp yerine sakalları uzatınca o sevimlilik gitti ama pelteklik kaldı.

Arkadaşlarının alay konusu olmak bazen çok canını sıkıyordu. Tamam, herkes iyi niyetliydi ama bazen ölçüyü kaçıran arkadaşlar oluyordu, işte onlara fena içerliyordu! Kırk yaşını devirmesine rağmen hala çocuk gibi muamele görüyordu. Ne var yani bazı harfleri tam çıkaramayıp bazı kelimeleri herkes gibi telaffuz edemiyorsa…

Bu düşüncelerle dükkâna girerken onu gören çırak ayağa fırladı.

“Usta, ben de seni bekliyordum; Gündoğdu’dan Mualla teyze yoğurt, makarna, tereyağı, litrelik kola bir paket de çekirdek istedi.”

“Tamam Bekir, hadi fırla ten! Akçamüzeri tipariçler artar, takın geç kalma ha!”

Babasının öğüdünü dinliyor, çok çalışıyordu. Çünkü babası diyordu ki “Oğlum gençken çalış hem de deli gibi çalış. Neden? Çünkü ne yaparsan gençken yaşarsın. Eğer yapamazsan sonrası çok zor, sür eşeği Niğde’ye!” O da çok çalışıyordu ve fakat bazen yorgun düşüyordu.

O cumartesi izin almıştı patronundan, kahvaltıdan sonra Bursa’ya akraba ziyaretine gideceklerdi. Bu değişiklik iyi gelecekti ona da karısına da. Ne de olsa bebeğinin uykuları yeni yeni düzene girmeye başlamış, gazı da epeyce azalmıştı. Yine de ayların uykusuzluğu ve yorgunluğu vardı kadıncağızda.

Sabah biraz geç kalkıldı, nasıl olsa aceleleri yoktu, bir kahvaltı keyfi yapmak güzel olurdu. Bir koşu gidip ekmek, öteberi alıp hemen eve döndü. Pat diye oturup kahvaltı sofrasına hazıra konuverdi. Fırından yeni çıkmış ekmek enfes kokuyordu, hemen eliyle böldü genç adam. Bir güzel yarıp bastı içine tereyağını, sabırsızca ve kocaman bir ısırık aldı. Sıcak hamur, damağını fena dağlasa da aldırmadı. Ekmeğin enfes tadı ve çıtır çıtır kenarıyla lezzet patlaması yaşayan adam, daha kursağından inerken ilk yudumu, ikinci ısırığı aldı. Ağzı dolu olsa da hanımıyla laflamaktan geri kalmıyordu,

“Ne zamandır böyle sıcak ve lezzetli taş fırın ekmeği yememiştik. Gnam gnam… Değil mi hanım?”

“Evet gerçekten çok tazeymiş, sıcacıkmış.”

İlkinden daha büyük ısırdığı ikinci lokmayı ağzının içinde evirip çevirirken ekmeğin çizilmiş yeri o kadar kızarmış o kadar sertti ki on saniye önce dağlanan damağını dürtüverdi.

“Evet ya, bundan sonra şu yeni açılan fırından alalım ekmeği. Ahhh!”

“Ne oldu?!”

“Yok bir şey, sert yeri denk geldi işte damağıma!” dese de canı çok yanmıştı. Ağrı biraz azalsa da geçmedi, kahvaltı boyunca rahat vermedi ve sonra damağı şişmeye başladı. Sonunda dayanılmaz bir acı sardı ağzının içini.

Apar topar çıktı evden, en yakın diş kliniğine doğru bastı gaza. Paldır küldür daldı içeri, bankonun önünde mecburi duruş yapıp can havliyle anlatmaya başladı derdini,

“Çok acil görmem lazım doktoru, daha doğrusu onun benim damağımı görmesi şart!”

“Sakin olun beyefendi, zaten içerde hasta var; çıksın ben sizi araya almak için gö…”

“Sakin falan olamam hanımefendi! Ağzım ağrıyo çok fena benim!”

Kükremenin hemen ardından kapı birden açıldı ve önlüklü, ağzı maskeli bir kadın elinde ucu kancaya benzeyen bir aletle çıkıverdi. Durumu çabucak kavradı, tatsızlık çıkmadan gerekli operasyonu yapıp genç adamı rahatlattı.

“Damağınıza koyduğum pamukta ilaç var, birkaç saat çıkarmayın lütfen.”

“Tiz hiç merak etmeyin doktor hanım. Akçama kadar atla çıkarmam ben onu!”

Damağındaki pamuk yüzünden kelimeleri tam çıkaramıyordu ama derdini bir şekilde anlatıyordu.

Klinikten çıkarken eşi aradı, çocuğa bir şişe süt alınacak komutunu verdi. İlk gördüğü bakkalın önünde durdu, telefonu kapatırken girdi içeri;

“Tamam tamam bi tüt alıyorum tadece.”

Hesap defterine bir şeyler yazan adam onu duyunca yaptığı işi birden bırakıp başını kaldırdı. Şaşkın şaşkın müşteriye bakıyordu.

“Günlük tüt var mı?”

Bakkalın kaşları çatıldı, yanık damağın yanından yıldırım gibi geçip hızla bir göz attı dışarı. Gözleri kendisine bu adamı gönderen zevzek arkadaşlarını aradı ama bulamayınca geri döndü.

Canı yanan müşteri sinirlenmeye başlamıştı.

“Tüt, diyorum; günlük tüt var mı tizde?” diye ısrarla sorunca bakkal patladı,

“Tana kim töyledi benim böyle konuçtuğumu be? Ten atıl onu töyle!”

“Asıl ten ne diyotun be? Tüt ittedim tadece, tüüüüüt!..”

Daha fazla zaman kaybetmemek için, süt almadan ama sinirden kıpkırmızı olmuş vaziyette, bir sonraki bakkal doğru fırlayıp gitti.

O çıkarken keyifle sırıtan bakkal efendi, zevzek arkadaşlarının düzenlediği oyunu zekice bir hamle sonunda bozduğu için kendisiyle gurur duyarak hesap defterine geri döndü.

Ender Arslan – 29.5.2024

1 Yorum

Harika

admin 28 Haziran 2024 - 14:00

Hikayenizi okurken büyük bir keyif aldığımı belirtmek isterim. Ana karakterin bakkal dükkanındaki günlük yaşamı ve mizahi diyalogları, hikayeye samimi ve sıcak bir hava katmış. Karakterin konuşma tarzındaki pelteklik ve bunun getirdiği komik anılar, okuyucuyu güldürürken aynı zamanda düşündürmüş. Aile hayatına dair detaylar ve karakterin yaşadığı küçük zorluklar, hikayeye derinlik kazandırmış. Özellikle, bakkalda yaşanan yanlış anlaşılma ve komik diyaloglar, hikayenin en eğlenceli kısmı olmuş. Genel olarak, hikayeniz hem komik hem de duygusal anları başarıyla dengeleyen, okuyucuyu içine çeken bir eser olmuş. Ellerinize sağlık.

Cevap Ver

Yorum Yap

Bu web sitesi, deneyiminizi iyileştirmek için tanımlama bilgilerini kullanır. Bu konuda sorun yaşamadığınızı varsayacağız, ancak isterseniz devre dışı bırakabilirsiniz. Kabul Et Devamını Oku

Gizlilik ve Çerez Politikası