Kötülüğün Doğası- Hobbes

Yayınlayan: admin
1 Yorum 926 Okunma

İnsan doğası, derin bir karanlıkta kök salar. Thomas Hobbes’a göre, bu karanlık doğanın temelinde kötülük yatar. İnsanın içgüdüleri, arzuları ve kendine olan bağlılığı, onu kaçınılmaz bir çatışmaya sürükler. Hobbes’un “Leviathan” eserinde söylediği gibi, insanın doğa hali, “herkesin herkese karşı savaşıdır” ve bu savaş, kötülüğün asıl kaynağıdır. Peki, bu savaşın kökeni nerededir? Kötülük, insanın içinde nasıl filizlenir?

Hobbes’a göre kötülüğün kökeni, insanın doğasında yatan bencil ve rekabetçi dürtülerdir. İnsan, doğası gereği kendi çıkarını arar ve bu çıkarları korumak için her türlü yola başvurur. Bir arzu, bir istek tatmin edilene kadar insanın içini kemirir. Bu tatminsizlik durumu, insanları diğerleriyle çatışmaya ve hatta savaşmaya iter. İnsan, doğası gereği açgözlüdür, ve bu açgözlülük, başkalarının üzerinde hâkimiyet kurma arzusunu doğurur. İşte Hobbes’un kötülük anlayışı burada başlar: Kötülük, insanın kendi güvenliği ve hazzı için başkalarını yok etmeye ya da zarar vermeye hazır olmasında saklıdır.

Doğa durumunda, yani hiçbir sosyal sözleşmenin olmadığı o ilkel halde, insanlar kendi çıkarlarını savunmak adına acımasızca savaşırlar. Kötülük, doğrudan bu kaostan ve güvensizlikten beslenir. Hobbes’un gözünden baktığımızda, kötülük, “güvensizlik” ile eş anlamlıdır. İnsanlar, birbirlerine güvenmedikçe, korku içinde yaşar ve bu korku, onları daha da saldırgan hale getirir. Sonuçta herkes, her an saldırıya uğrayabileceğinden şüphelenir, bu yüzden herkes saldırmaya hazırdır. Böyle bir dünyada iyilik var olabilir mi? Hobbes’a göre hayır. İyilik ve güven, ancak güçlü bir otoritenin hüküm sürdüğü bir toplumda var olabilir. Ama doğa durumunda, iyilik bir hayaldir; herkes, kendi hayatta kalma savaşı için kötülüğe teslim olmuştur.

Kötülüğün kökenini anlamak için Hobbes’un insan doğasına dair pesimist bakış açısını kabul etmek gerekir. İnsan, temelde bencildir. Bu bencillik, toplumsal normlar ve yasalarla kontrol altına alınmadığı sürece, en sonunda kaosa ve yıkıma yol açar. Kötülük, Hobbes’a göre, insanın doğasındaki kaçınılmaz bir gerçekliktir. İnsanlar, doğal halleriyle bir araya geldiklerinde birbirlerini yok etmeye eğilimlidirler. Bu yüzden, Hobbes’un önerisi, kötülüğün kökenine çare bulmak için güçlü bir otoriteye, yani bir Leviathan’a ihtiyaç olduğudur.

Bu Leviathan, insanların doğasındaki kötülüğü bastıracak, kaosu durduracak ve topluma düzen getirecek güçlü bir devlettir. Hobbes, insanın doğuştan kötü olduğunu savunmaz belki, ama insanın doğal içgüdülerinin, kontrol edilmediğinde kötülüğe yol açtığını öne sürer. Kötülük, insanın özgür bırakıldığında sınır tanımayan arzularından doğar. Bu arzuların sonucu ise her zaman acı, çatışma ve yıkımdır.

Kısacası, Hobbes’un gözünde kötülüğün kökeni, insanın bencil ve rekabetçi doğasında saklıdır. İnsan, kendi varlığını ve çıkarlarını korumak için her şeyi göze alır, başkalarına zarar vermekten çekinmez. Doğa durumu, kötülüğün doğrudan ortaya çıktığı bir sahnedir, çünkü orada hiçbir kural, hiçbir yasa, hiçbir ahlak yoktur. Kötülük, işte bu düzenin olmadığı yerde, içimizdeki karanlıktan beslenir ve dünyaya yayılır.

Kötülüğün bu kaçınılmaz doğası karşısında Hobbes’un önerdiği çözüm, insanları bir arada tutacak güçlü bir devlet yapısıdır. Kötülüğü yok etmek mümkün olmasa da, onu kontrol altına almak mümkündür. Ancak bu kontrol, bireylerin özgürlüklerinden taviz vermesiyle gerçekleşir. Çünkü özgürlüğün sınırsız olduğu yerde, kötülüğün filizlenmesi de kaçınılmazdır. İnsan, doğası gereği kötülüğe yatkındır ve ancak bu doğayı sınırlayan yasalar ve otorite, toplumda barışı ve düzeni sağlar.

1 Yorum

A.Çakır 19 Eylül 2024 - 13:46

Kaleminize sağlık.

Cevap Ver

Yorum Yap

Bu web sitesi, deneyiminizi iyileştirmek için tanımlama bilgilerini kullanır. Bu konuda sorun yaşamadığınızı varsayacağız, ancak isterseniz devre dışı bırakabilirsiniz. Kabul Et Devamını Oku

Gizlilik ve Çerez Politikası