“26 Ağustos Türk tarihi açısından çok mühim ve kutsal bir gündür ki Türk’ün iki büyük utkusu gerçekleşmiş (Malazgirt, Büyük Taarruz) Anadolu’nun Türk yurdu olduğu dosta ve düşmana kanıtlanmıştır, kutlu olsun!”
“Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.”
“Türk Milletinin Kurtuluş Savaşı sonunda verdiği eşsiz mücadeleler sonunda zafere ulaşarak, yurdunu yeniden kazandığı bir zaferin bayramıdır 30 Ağustos Zafer Bayramı.
Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması’yla yurdumuz tamamen elimizden alınarak, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son verildiği günlerdi. Yüzyıllardır üzerinde özgür ve kardeşçe yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, Türk Halkının da bunu kabul etmesi isteniyordu.
Türk Ulusu, bu durumu elbette kabul etmedi ve 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla, dünyanın en iyi kurtuluş örneğini yaşama geçiren Mustafa Kemal ile kucaklaşan Anadolu, eşsiz önderi ile Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Amasya Genelgesi’nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yaparak, 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Atatürk, 23 Nisan 1920’de TBMM‘yi kurdu. Memleketin yönetimi halkın iradesine böylece verilmiş oluyordu. Hem de Kurtuluş Savaşı’nın merkezi Ankara oluyordu.
TBMM meclisi yaptığı görüşmelerde yurdun durumunu ve kurtuluş çarelerini aradı. “Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü”nden hareketle, düşmanla mücadele kararı alındı. Oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi, sonrasında ilk başarı, Doğu’da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar’a büyük bir darbe indirilmiş oldu.
Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden saldırıya geçti. Saldırı üzerine Mustafa Kemal, ordularına şu emri verdi:
“Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.”
Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârlıkla bu karara uyarak, 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesi ile, Türk milleti 1699 Karlofça Antlaşması’ndan beri ilk defa toprak kazanmaya başladı.
Sakarya Savaşı, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş olarak tarihe geçti. Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa Kemal’e “gazi” unvanı ve “Mareşal” rütbesi verildi.
Türk tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı’ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı.
1922 yılı Ağustos’una kadar hazırlıklar tamamlandı. Güneydeki Türk birlikleri büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydırıldı. İstanbul’daki cephane depolarından silah ve cephane kaçırıldı. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hale getirilen toplar onarıldı. Yeni silâhlar satın alındı. Orduya taarruz eğitimi yaptırıldıktan sonra, Gazi Mustafa Kemal’in başkomutanlığını yaptığı ordu, 26 Ağustos 1922’de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos’ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis de vardı.
Bu savaş, Atatürk’ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı.
Büyük Taarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir’e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu.
Düşmanın, haksız ve alçakça işgaline “dur” diyen ve kanının son damlasını akıtmadan yurdunu bırakmayan ve bunu tüm dünyaya gösteren kahraman bir ulusun zafer hikayesi bu.
Büyük Önder Atatürk ile birlikte bu büyük mücadelede O’na inanan ve her daim cesurca ulusunu zafere götüren eşsiz kahramanların ruhu şad olsun.”